2 Nisan 2014 Çarşamba

BİR BAŞINDAN BİR KIÇINDAN



(Kibar konuşan Jean Jacques, laz şivesi ile konuşan Temel, Hollywood aksanı olan James.)


GÜNÜMÜZ

-Hayır onu öldürmeyeceksin değil mi? Hadi ama bu kadar aptal olamazsın bırak şu lanet silahı bırak seni aşağılık herif böyle anlaşmamıştık seninle.
-Kapa çeneni bunun olacağını çok iyi biliyordun başından beri isteğin buydu şimdi mi vazgeçiyorsun korkak.
-Lanet olsun sana Jean Jacques sadece lanet olsun.

6 YIL ÖNCE

Bir İngiliz, bir Fransız, bir de Temel tıp fakültesinden henüz yeni mezun olmuşlar ve insanların hayatlarını kurtarmak için adeta can atıyorlardı.

7 YIL SONRA

-Haçen sen bu uşağı firdun ama o benice tam ölmemiştir uy haçen daaa!
-Sen ne diyorsun aziz dostum? O puslu Manhattan akşamında Le Bernardin’in arka kapısında ölürken gözlerime nasılda öfke, kin ve nefret ile baktığını hatırlıyorum. Bu bakış ölü bir adamın bakışıydı. İnan bana temiz yüzlü yoldaşım ben bir çok insan öldürdüm bu bakış o bakıştı.
-Uuiyyy çenden korkulur daaa hele de bakaayim bana kaç adam öldürmüştun?
-Tanrının istediği kadar dostum… Tanrının…

 
4,5 MİLYAR YIL ÖNCE

Çok büyük bir patlama oldu.

4,5 – 0,5 YIL SONRA

3 sıkı dost için gün her zamanki gibi yoğun başlamıştı New York trafiği her zamanki gibi yeniden felç olmuştu üstüne üstük 7. Cadde de kanalizasyon çalışması vardı bu yoğun günü kanalizasyon kokusu daha da bir çekilmez yapıyordu. Bu zor günde 3 arkadaş fena halde stresliydi çünkü eğitimlerinin sonuna çok yaklaşmışlardı artık her şeyin bitmesine tek bir sınava kalmıştı. Bu stresli günde Temel kendisini biraz rahatlatması için mp3 çalarından kolbastı açıp küçük el ve ayak hareketleriyle kolbastıya eşlik ediyordu.

2 AY ÖNCE

-Uşahum bu kolbastıya bayılıyorum uyyy haçen daaa
-Temel, bence bu kadar abartılacak bir şarkı değil.
-Lanet olsun bu lanet olasıca müzikten nefret ediyorum anladınız mı? Ahh kahretsin tanrım biri şu kahrolası  müziği kapatabilir mi?
-Tamam uşağum tamam ne kızıyisin anlamayrum tamam kapaturuk.

2 AY SONRA

-Kahretsin!
-Ne oldu James?
-Şu müzik beni daha da geriyor. Aşağılık, otobüste bile bu berbat şeyi dinliyor. Tanrım.
-Aslına bakarsan James beni de ziyadesiyle geriyor hatta ruhumu huzursuzlaştırıyor.
-Hey dinle bak sana ne diyeceğim. Yaklaş ahh evet dostum işte tam böyle yaklaş. Şu müzikten kurtulmaya ne dersin?
-Peki bu nasıl olacak James?
-Temel’i öldürücez!

GÜNÜMÜZ

-Neden böyle söylüyorsun James planımız bu zevksiz lazı öldürmek değil miydi? Ne değişti ha? Ne değişti?
-Bak dostum senin bu kadar ciddi olacağını hiç düşünmemiştim tamam mı bence bu işi burada bırakmalıyız! Onu öldüremeyiz!
-Hayır benim zayıf arkadaşım hayır… Bugün bir kişi ölecek! Tanrı bunu istiyor! Tanrının isteğine karşı mı çıkmak istiyorsun? Sen de mi günahkarlardan olacaksın yoksa?
-Sen… Sen… Seni artık tanıyamıyorum Jean bu sen değilsin tamam mı! Sen bu kadar acımasız olamazsın lanet olası. Tanrım bana yardım et!
James dizlerinin üzerine çökmüş, içinden sadece tanrıya yalvarıyordu, gözleri kapalı halde tüm bu olanları bir rüya olmasını istiyordu. Birden ensesin de bir soğukluk hissetti, yavaşça gözlerini açtı ve karşısında Temel’i gördü. Temel ona bakarak ağzındaki sigarasını yaktı, James yeniden yavaşça Jean Jacques’ya baktı elinde 9.99 mm’lik bir smith wesson tabanca ile ona bakıyordu. Hayat durmuştu her şey o kadar sessizdi ki James bu sessizliği bozmak için çığlık atmak istiyordu ama sesi boğazında düğümlendi. O anda bu sessizliği sadece silahın patlama sesi bozdu. PAAT!

1 AY ÖNCE

Temel güne nedensiz bir neşe ile başlamıştı. Erkenden kalkıp ev arkadaşlarına kahvaltı hazırlamak için markete doğru yola çıktı ve alışverişini yaptı. Tam dönerken apartman dairesinin karşısında ki büfeden bir Fransız gazetesi aldı. Neşeli bir günde dostu Jean Jacques de neşelendirmek için. Merdivenleri çıkarken gazeteye biraz göz gezdirdi ve gördüklerine inanamadı gazetede Jean Jacques resimleri vardı… Akıl hastanesinden 3 hemşireyi ve 1 hasta bakıcıyı öldürürken ki resimleri ve lise mezuniyet resimleri. Temel gördükleri karşında şaşırmıştı ve bunların gerçekliği sorgulamak için hemen Jean Jacques yanına gitti.
-Jean uşağım bu resimler neyin nesidir? Bi anlat bakayum şunları bağa.
-Temel, kıymetli dostum ben bir akıl hastasıyım ve Fransa da 4 kişiyi öldürüp fırsat bu fırsat diyerek fırsatlar ülkesi Amerika’ya geldim. Hem bir deli ve hem de bir katilim cesur dostum.
-Seni çok iyi anlayurum uşağım.
-Beni anlayamazsın Temel.
-Hayır anlarum daa çünki haçen ben de senin gibi çeldim ha buraya.
-Ne? Ne dedin sen? Sen de mi benim gibisin?
-Evet uşağım evet!
-O zaman hadi bunu kutlayalım dostum.
-Ne yapacağuk?
-James ile seni öldürmek için bir plan kurduk ama bu planı biraz değiştirerek James’i öldürmek için kullanabiliriz ne dersin?
-Tamamdur uyy haçen daaa….



ŞİMDİ Bİ SANİYE ŞEYDEYİZ ŞİMDİ EEEE HANİ BU TEMEL İLE FRANCO JAMES’İ ÖLDÜRDÜLER YA SONRA 1 YIL İLERİ ALDIK ŞİMDİ DE ÖLDÜRDÜKLERİ ANDAN 7 SAAT İLERİ ALI…. BAŞLARIM ULAN BÖYLE İŞE NE BİÇİM BİR ŞEY OLDU BU BÖYLE KAFAM KARIŞTI ADAM AKILLI Bİ HİKAYESİDE YOK ZATEN NASIL İŞ LAN BU AAAA YETER QUENTİN TARANTİNO FALAN OLMUCAM BEN YAPILACAK İŞ DEĞİL AGA YOK HADİ BİTTİ BERBAT BİR SONLA HATTA SONSUZ BİTTİ MAL GİBİ BİTTİ! İŞTE BUNLAR HEP YAZARKEN KATTY PERRY DİNLEDİĞİM İÇİN OLDU ABLAMIN BİLGİSAYARINDA ADAM AKILLI GİBİ ŞARKI YOK Kİ BEN NE YAPAYIM HOOOFFFFF.  YOU WERE GONNA COME TO ME, ARE YOU READY FOR READY FOR, A PERCEFT STORM MI NE ÖYLE BİŞEY İŞTE.
        
                                                                                                           SÖVGÜLERİMLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder