13 Mart 2014 Perşembe

Rüzgarın Oğlu

Kafam deli gibi çatlıyordu hissettiğim acı o kadar büyüktü ki anlatamam sanki biri bana zorla saatlerce flaş tv izlettirmiş gibiydi. Nerede olduğuma dair hiçbir fikrim yoktu daha da kötüsü kim olduğuma dair de hiçbir fikrim yoktu. Hücre gibi ufacık bir yerde kafamda deli sorularla yalnız başımaydım. Hücremin penceresinden (ki bu pencere ahşap desenli pimapendi) dışarsını seyretmeye koyuldum. Malibu'nun o harika manzarası vardı gözümün önünde. Gerçekten de buraya hayran olmamak imkansız diye düşündüm. Bu müthiş manzarayı seyrederken cebimdeki paketin beni rahatsız ettiğini hissettim hemen elimi cebime sokup paketi çıkardım. Aşağı yukarı 300 gramlık bir uyuşturucu paketiydi. Başlarda beni polise verecek diye babamdan şüphelendim ama sonraları düşününce bunun pek mümkün olamayacağını çünkü henüz 3,5 yaşımdayken bir porsche ile evden kaçtığımı ve izimi aileme kaybettirdiğimi hatırladım. Evet sanki biraz biraz hatırlıyor gibiydim hafızamı canlandırmak için hücremde bulunan klozete oturarak düşünen adam pozu verdim. İşe yaramıştı buraya gelmeden önce yanımda üç kişi olduğunu hatırlıyordum ama kimdi bu üç kişi? Metin, Ali, Feyyaz mı? Mahzar, Fuat, Özkan mı? Ku Klan Klax mı? Yoksa komedi dans üçlüsü mü? Tanrım çıldırmak üzereydim. Kimdi beni bu lanet hücreye tıkan acımasızlar ve benden ne istiyorlardı?
Etkilenmemek elde değil.

Kendimi biraz daha zorladım düşünen adam pozundan ucube heykel pozuna geçtim, tüm zihnimi buna odaklandırdım. Cebimde uyuşturucu ile kim beni bu 7 metrekarelik odaya hapsetmişti. Başaramayacağımı anlayınca cebimdeki uyuşturucudan bir fırt çektim ve duvarda asılı duran Netanyahu posterinin dudaklarına yapıştım 1,5 dakika sonra anca çekebilmiştim dudaklarımı Netanyahudan. Mahcup gözlerle onun yüzüne bakarken birden hatırladım . Uyuşturucu işe yaramıştı! O üç kişi Jasmine, Kelly ve Lisa idi. Beni o üç adi şırfıntı buraya tıkmıştı. Artık her şeyi hatırladığıma göre camı kırıp bu kahrolasıca yerden kaçabilirdim ama öyle yapmadım insan gibi kapıdan çıktım.

Zor günlerimde bana çok yardımcı olan malum poster
Malibu sahilinde cebimde 250 gram uyuşturucu ile dolaşırken aniden bu üç aşağılık kadını gördüm. Jasmine biraz yaşlanmış gibiydi, Kelly hiçbir bayana hatta insana yakışmayan şu taytlardan giyiyordu, Lisa ise sanırım işaret dili ile havada taklalar atan beyaz bir Amerikan kartalı ile konuşuyordu. Hemen kılık değiştirerek usulca yanlarına yaklaştım 200 gram uyuşturucuyu normal şartlar altında (22,4 lt) eşit şekilde pay ederek göt ceplerine koydum ama Kelly tayt giydiği için onun cebi yoktu. Aşağılık orospu diye küfrettim. Beni fena zorluyordu doğrusu. Bunun üzerine onun payını her zaman yanımda taşıdığım bir bim poşetine koyarak dolce gabbana markalı çantasına attım ardından derhal atlı süvarilere ihbar ettim. Hiçbir şey karşılıksız kalmamalı. Atlı süvariler bu üç cadıyı katırlara teptirirken ben de çift katlı villamda kalan son 50 gramlık uyuşturucumu kullanarak onları seyrediyordum. Şimdi biraz olsun daha sakindim ama hayatım hiçbir zaman eskisi gibi olmadı bugün bile gözlerimi ne zaman kapatsam karşımda Kelly'nin o taytlı halini görüyorum. Tanrım ben bunları hakkedecek ne yaptım.

Bu sorunu nasıl ortadan kaldıracağımı biliyordum. Bir hafta sonu fox rivers cezaevine giderek o üç yılanı gördüm. Bu sefer Jasmine saçlarını kısa kestirerek daha genç görünmeye çalıştığını anladım. Kuş beyinli fahişe. 19 yaşında olduğu her halinden belli kimseyi kandıramaz. Lisa ise işaret dili benime iletişim kurmaya çalışıyordu, yaptığı onca el hareketine aldırmadan ben de ona ellerimi ve kollarımı kullanarak işaret dili bilmediğimi söyledim. Kelly ise hapishanede tayt giymenin yasak olduğunu öğrenince intihara kalkışmış ama taytsız ölemeyeceğini anlayınca vazgeçmiş. Hapishane müdürünün karısı için maket bir Taç Mahal yapmakla meşgul olduğu için gelememişti. İnsan gibi konuşan bir tek Jasmine olduğu için ona durumu anlattım o ise bana bunları kafama takmamam gerektiğini eve gidip bir fincan çay içmemi söyledi bunun üzerine ona teşekkür edip getirdiğim hediyeyi bıraktım. Yalnız hediyemi bırakırken yüzbaşı Brad Bellick'e fazla miktarda bahşiş verdim böylece hediyemin içindeki çiçek poleninden  haberi olmadı. O üç cadının çiçek polinene karşı fena halde alerjileri vardı. Planım kusursuzdu. Bir hafta içinde ölüm haberlerini aldım. Hahahhaha şimdi işte çok daha mutluyum... Kedim de öyle....

İlahi adaletin son kalesi


                                                                                               SÖVGÜLERİMLE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder