4 Nisan 2021 Pazar

Midesizlerin Midesi

 Merhaba,


Sanırım çok nadiren orada veya burada gündem ile ilgili şeyler paylaşmışımdır. Düşüncelerimi açık seçik yazmaktan hep biraz çekinirim olayların sonunu görmekle yetinirim genellikle. Fakat son zamanlarda gündem ile daha fazla alakalı olmaya başladım desem yanlış olmaz. Buna sebep olan şey nedir emin değilim belki covid yüzündendir belki evde dururken o kadar internete ve habere maruz kaldım ki bunlar hakkında daha fazla düşünür oldum.


Türkiye de gündem hep karışıktır muhakkak bir şeyler olur ve herkes olan bu konu hakkında ipe sapa gelmez fikirlerini paylaşır. Zannediyorum benim bu kadar çok şey oluyorken hiçbir yorum yapmamamda bundan kaynaklı o kadar çok insan o kadar çok saçma sapan yorumlar ve komplo teorileri yazıp çiziyor ki benim bir şeyler yazmam kendime ayıp geliyor hatta o konuları hiç düşünmemeye hiç dinlememeye çalışıyorum ne yazık ki bu kadar kirlilik olunca önemli meselelerin de ciddiyeti bozuluyor. Tabii bu kadar çok haber yorum olunca bu kadar çok her kafadan ayrı bir ses çıkınca işin aslını öğrenmekte uzadıkça uzuyor. Bugün bile hala Suriyede hayatını kaybeden 34 askerin hangi sebeple can verdiğini tam olarak bilemiyoruz.


İşte bu noktada aklıma İstanbul Sözleşmesi takılıyor ama bu yazıda anlatmak istediğim şey İstanbul Sözleşesi iyidir veya kötüdür değil anlatmaya çalışacağım ve bana bu yazıyı yazdıran şey tamamen ayrı kafalarda olduğumuz bir gazetenin bir yazarının yazdığı enterasan bir yazı.


Akit gazetesinden bir yazar İstanbul Sözleşmesine karşı olduğunu üç aşağı beş yukarı şöyle özetliyor "İstanbul Sözleşmesini okumadım okumaya gerek de görmedim İstanbul Sözleşmesine karşı olmam için bu sözleşmeyi kimlerin desteklediklerini görmek bana yetti."

https://www.yeniakit.com.tr/yazarlar/huseyin-ozturk/adam-budur-lider-budur-cumhurbaskani-budur-35304.html

Bu blogu okuyana hemen hemen herkesi tanırım o yüzden tamda akit'e yakışır bir yazı diye düşündüğünüzü tahmin edebiliyorum ama bir itirafta bulunacağım bende bu sözleşmeyi okumadım hatta bu bloga girenleride bildiğim için şöyle bir iddia ortaya atabilirim sizde okumadınız.


Ama yukarıda da belirttiğim gibi amacım İstanbul Sözleşmesi iyidir kötüdür demek değil amacım bu akit yazısının mantığını anlamak. Aslında İstanbul Sözleşmesinden ve akitten ayrı herhangi bir konu düşünelim belki bir film, belki bir maç yorumu kısaca karar vermemiz gereken  herhangi bir konu olsun bizde burada artık konu ne ise yeteri kadar fikrimiz yada bilgimiz yoksa kendimize yakın gördüğümüz kişilerin fikirlerini yorumlarını referans almıyor muyuz? Bir film izlemek istiyorum o zaman gideyimde x kişisinin önerdiği filmlere bakayım demiyor muyuz? Ama tabiki burada konu önemli bir sözleşme o yüzden bu konuyu incelemek araştırmak ve böyle bir fikre varmak en mantıklısı, fakat yine de ben burada akit yazarının yöntemini uygulayacağım sözleşmeyi destekleyenler ve desteklemeyenlere bakıp karar vereceğim.


Sözleşmeyi desteklemeyenler kimler? Hemen hemen birbirlerinin ikamesi olabilecek gruplar: AKP, Siyasal İslamcılar, AKP'nin küçük alt grupları vs. 

Sözleşmeyi destekleyenler ise: CHP, İYİ, LGBT+, DEVA, Feministler, TUSİAD, Fenerbahçe, Beşiktaş, Sanatçılar, HDP vs.


Ben ilk gruba yani desteklemeyenlere bakınca pek bir şey görmüyorum dediğim gibi birbirine ikame olabilecek gruplar o yüzden hepsini bir bile alabiliriz ama öte yandan bu sözleşmeyi destekleyenler ise birbirlerinden oldukça farklı kesimler açıklamaya gerek yok ama hadi yazalım İYİ Parti ve HDP birbirine zıt iki siyasal parti ve birbirlerinden bağımsız bu sözleşmeyi destekliyor, Beşiktaş ve Fenerbahçe birbirlerinden oldukça farklı iki spor klübü birbirlerinden bağımsız bu sözleşmeyi destekliyor. Feministler ve TUSİAD ne alaka? Benim burada gördüğüm şey çok açık bu sözleşmeyi destekleyenler daha çoğulcu daha kapsayıcı halkın büyük kesiminde karşılık bulabilen bir grup olarak görüyorum. Diğer grupta ise bu tarz bir çoğulculuk yok.


Peki acaba bu sözleşmeyi destekleyenler AKP karşıtlığı için destekliyor olabilir mi? Belki siyasi partilerin bir nebze böyle bir durumu olabilir ama spor klüpleri ciddi ciddi bu hükümetle iyi geçinmek zorundalar çünkü hepsi batık keza bu pandemi döneminde iş dünyası zor durumda bana kalırsa hükümet ile çok çatışmak istemezler yada DEVA, GELECEK gibi yeni kurulmuş küçük partilerin asıl seçmeni muhafazakar veya AKP seçmeni olduğu düşünülürse onlar içinde mantıklı olmaz diye düşünüyorum kısacası bu sözleşme özelinde bir siyasi çıkar gözetildiğini düşünmüyorum tam tersine bu sözleşmeyi destekleyenlerin gerçekten günümüzdeki kadın cinayetleri ve saldırılarına karşı oldukları kadınların haklarının uluslararası bir sözleşme koruma altına almak istediklerini böyle bir problemin var olduğunu ve çözüm için samimiyet gösterdiklerini düşünüyorum.


Neticede evet bende tıpkı akit yazarı gibi sözleşmeyi okumadım ve yine tıpkı onun gibi karar verirken sözleşmeyi destekleyenlere ve desteklemeyenlere baktım. Aslında bu durum günümüzde bir çok tartışma için geçerli olduğunu görüyorum Boğaziçi meselesinde de aynı durum söz konusu, HDP'nin kapatılma davasında da, Demirtaş ve Kavala içinde yada Gergerlioğlu'nun tutuklanmasında da. Evet örnekler artınca bazan çeşitli bahaneler üretilebilir ama o meselenin aslı şu, bu denilebilir fakat en sonunda anladığım kadarıyla demokrasi denilen şey en çok ne özgür düşünce ne saygı sevgi ne de hakikat istiyor en çok istediği şey iyi bir mide.


Mide yoksa demokrasi de yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder