Başlıyoruz….
Her zamanki gibi erken uyandım. Gözümü açar açmaz
kunduralarımı giyip mutfağa doğru gittim arkama dönüp kapıya baktım. Sessiz çok
sessiz ve sakin bir gün olacağı belliydi. Delirdim.
Kumar borcum olmadığı için kimseden kaçmamın da bir anlamı
yoktu. Olması gerek. Derhal paltomu üzerime geçirip SultanGazi’ye giden 121T’ye
bindim. Akbilimde 4,75 kuruş kaldı sinirden dişlerimi sıktım. 2,5 saat süren
yolculuğun tamamında orta kapının girişinde ayakta bekledim bu beni yormuştu
soluklanmak için kirli sakalı olan şapkalı adamın yanına oturdum. Telefonunda
Hande Yener dinliyordu. İçimden kesin bu adamında kumar borcu var o yüzden SultanGazi’ye
gidiyor dedim. Yolculuk uzun ve sıkıcıydı otobüs ağzına kadar dolmasına rağmen
şoför ısrarla yolcu almaya devam ediyordu tekrar sinirden dişlerimi sıkarak
kirli sakallı şapkalı adamın kulaklığının birisini aldım. Hande Yener azgın bir
atı bile bence sakinleştirebilir yada saçmalatabilir.
SultanGazi de sıradan bir gün böyleymiş. |
SultanGazi güne her zamanki gibi başlayıp başlamadığını
bilmiyorum çünkü daha önce hiç gelmemiştim. Neden mi? Güzel soru. Çünkü daha
önce hiç kumar borcum olmamıştı. Yoldan geçen bir kadın iğrenç bir çığlık
atarak bana kumar borcum olup olmadığını sordu bende kendimden emin bir şekilde
olmadığını söyledim bunun üzerine burayı derhal terketmem gerektiğini aksi
halde bir paradoks yaratacağımı söyleyince haklı olduğunu anladım. Uzay zaman
kavramında yeni bir solucan deliği açmanın sırası değildi hemen taksiye binerek
Kuyubaşına gittim. Yapacak çok işim vardı nereden bir kumar borcuna
girebilirdim ki bu tertemiz masum şehirde. Kafam bir türlü çalışmıyordu.
Sanırım yapamayacağım diye korkmaya başladım.
Eve geri döndüm. Mutfağa gidip kapıya baktım bir hışımla
kendimi caddeye attım canım çok fena simit çekiyordu. Vapura kadar koştum.
Akbilimde 3,65 kuruş kaldı öfkeden dişlerimi sıktım. Karşıya geçmeyeli uzun
zaman olmuştu. Vapurda hiç simitçi yoktu sadece nane şekeri satan bir adam
vardı. Baş dönmesine, mine bulantısına iyi geliyormuş. Elbette aldım. Karşısı
soğuktu yürürken üşümeye başladım dişlerim birbirine vuruyordu. Simidi bir
kafede yedim. Hava iyice bozdu, rüzgar şiddetini arttırdı. Vapur seferleri
iptal oldu. Duygulanmak istesem de bir türlü başaramadım. Metroya bindim.
Akbilimde 3,20 kuruş kaldı. Sakindim çünkü metroları seviyordum. Mecidiyeköyde
olmak insana herhangi bir şey hissettirmiyor bu yüzden size detay vermemin bir
manası yok. Karşıya geçmek için metrobüse doğru yürüdüm hava hala soğuktu
paltomu çeneme kadar çektiysemde üşememe bir türlü engel olmadım neyse ki
metrobüste 200 kişi olacağımız için biraz ısınabilecektim. Akbilde 2,10 kuruş
kaldı. Derin bir nefes çekip sakinleştim. İndiğimde hava kararmaya başlamıştı.
Karanlıkta yürümekten pek hoşlanmam ama ileride dikkatimi çeken bir dükkan
gördüm oraya gitmek için can atıyordum ve gittim. Hoş bir bayan beni karşıladı
paltomu alıp oturacağım yeri gösterdi. Çay içmek isteğimi söyledim bunun
üzerine bayan dükkanında sadece yün ve kumaş olduğunu söyledi aşağılık kahpe beni
olmayan kedim için yün tomağı almaya zorluyordu. Mecburen aldım. Saat baya
ilerlemişti eve dönmek için otobüse atladım kalan bakiyem 1,00’dı tam rakamı
görünce biraz rahatladım ve yumağı sıkmaya başladım. İçimi gıdıklayan bir his
yaratıyordu. Doğrusu hoşuma gitmişti. Apartmanımın girişinde bir adam bana
durduk yere bir bahis teklif etti. Bahsimiz Meksika da hangi dilin
konuşulduğuydu ben Meksikacayı savunuyordum karşımdaki gizemli adam ise
İspanyolcayı hemen internetten baktık. Kaybetmiştim. Adam bahsin koşulunu
yerine getirmemi aksi halde beni darp edeceğini söyledi benden istediği tutar
oldukça fazlaydı ödeyemeyeceğimi biliyordum düşünmeye başladım.
Birden farkına vardım ki benim artık bir kumar borcum vardı.
SultanGazi’ye gidebilirdim nihayet. Gizemli adamın dikkatini dağıtarak doğrudan
durağa doğru koşmaya başladım. Gizemli adam peşimden geliyordu ama beni
yakalamasına imkan yoktu. Hemen otobüse atladım ama bir felaket ile
karşılaştım. Bakiyem yetersizdi. SultanGazi’ye gitmem için 1,10 kuruşa
ihtiyacım vardı akbilimde ise 1,00 kuruş vardı. Öfkeden dişlerimi sıktım,
sıktım ve sıktım.
Sövgülerimle
*belki devamı gelir belkide gelmez bu işler hep nasip, kısmet.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder