12 Ağustos 2012 Pazar

Bekir İNCESU


24 Nisan Salı günü saat 18:18’de Bekir İncesu şehrin en kalabalık caddesinden içeri girdi. Sıkılmıştı,öylesine kalabalığa giriverdi. Kalabalığı severdi. Kalabalıkta yürürken Mecnun’un Leyla’sına, Ferhat’ın Şirin’ine, C.’nin B.’sine rastlamayı umardı hep. Kendini bu konularda hiç düşünmezdi gerek yoktu. Onun Leyla’sı da Şirin’ini de B’si de yarım kalsa da olmuştu. Hayatta hiçbir işi tam yapmazdı Bekir… Elinden gelmezdi.

 Kalabalığa karşı yürürken insanların yüzü birer birer tanıdık geliyordu sanki. Hepsini daha önce tanıyor gibiydi hatta şu karşıdan gelen Nazlı değimliydi? Saklansamıydı acaba sonu hiç de iyi olmamıştı. Neyse ki birkaç metre yanından fark etmeyip geçip gitmişti. Gözü bankta oturan zayıf kıza takıldı daha sonra. Ne kadar da Çiğdem’e benziyordu yoksa o muydu? Ama yok o olsa mutlaka Bekir’e selam verirdi. İşte karşıdan 3 tane kara çarşaflı genç bayan geliyordu sağa solo bakmadan kendi araların hararetli konuşuyorlardı Bekir o an içinden sanki en sağdakinin çarşafını indirse içinden Betül çıkacakmış gibi hissetti. Acaba ne yapıyordu şu anda hala resim çiziyormuydu belki de bir sergi açmıştı kim bilir. Yürümeye devam etti. Paketinden bir sigara çıkarıp ağzına tutuşturdu sonra vazgeçip kulak arkasına astı. Adımlarını daha da hızlandırdı yanındaki geçmek için yapıyordu belli ki. Ara sıra böyle çocukluklar yaparak kendini eğlendiriyordu. Ne yapsın başka türlü vakit geçermiydi?

 Eve geldiğinde mutfakta bir şeyler atıştırdı çok yemedi çok yemeyi sevmezdi zaten ardından oturup televizyon seyretti sonrada sıkılıp yattı ne yapsın başka. Sabah gözünü açtığında daha çok erkendi. Gözünü açtı mı uyuyamayanlardandı Bekir. Kafasını kaldırdı yastığının yan tarafları tütün olmuştu nerden çıktı şimdi bunlar diye mırıldandı. O kadar erken kalkmıştı ki artık daha fazla tuvalette beklemenin anlamsız olduğunu anladı. Tuvaletin eşiğindeyken kulağını yokladı boştu.  Televizyonu açmaya çalıştı ama açılmadı elektrikler gitmişti biraz önce vardı halbuki. Mutfağa giderken bir gürültü koptu ardından da bir su sesi gümbür gümbür bir nisan yağmuruydu bu. Yağmur yüzünden baca yine akmıştı altına bir kova koydu. Mutfağa dönüp aperatif bir şeyler yaptı yedi. Dışarısı yağmurdan gözükmüyordu öyle bir nisan yağmuruydu bu. Söylemişmiydim baca yine aktı. Gözü yeniden yastığın oradaki tütünlere takıldı. Temizlemeye üşendi. Sultan cumaları mı yoksa cumartesileri mi  geliyordu temizliğe? Hatırladı cumaları mukabelesi vardı özellikle söylediğini anımsadı. Cumartesiye kadar orda öylece kalacak gibi duruyordu tütünler.

 Yağmur dinince dışarıya çıktı. Yağmur suları rögarlara yarışırcasına akıyorlardı. Her yağmurdan sonra amaçsızca uçan kuşlar yine sahnedeydi işte, ağızlarında türlü türlü böcekler solucanlar vardı herkes kendi ekmeğinin peşindeydi. Peki ama Bekir neyin peşindeydi neden sabahın bu saatinde dışarı çıkmıştı kim demişti ki ona dışarı çıkmasını. Bir anda şaşırdı anlamsızca sebepsizce yaptığı o kadar şey vardı ki. Sanki tüm hayatı boyunca böyle yapmıştı. Şimdi anlamsızca dışarı çıkmıştı, dün öylesine caddeye girmişti ondan önceki gün de içmediği halde bir paket sigara almıştı. Neden böyle davranıyordu ki?

 Apartmanın içindeyken içini bir şüphe kaplamıştı Bekir kendi hayatını kendi yönetmiyordu birisi ona bir şeyler yapmasını isteyince o da yapıyordu tıpkı okuduğu romanlarda ki karakterler gibi o da onlardan birisimiydi acaba? Gerçekte sadece bir yazarın kafasında ki düşüncemiydi yada tanrının ona verdiği rolü bilmeden oynayan bir aktör müydü? 25 Nisan Çarşamba günü saat 06:11’de kafasında bu soruları cevaplamaya çalıştı Bekir İNCESU kimdi? Ve hayattaki amacı neydi Bekir’in? Bekir kimdi?

 Söylemişmiydim baca yine aktı…





                                                                                                Sövgülerimle

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder