Benim güldüğüm, sizin de gülebileceğiniz hatta belki de
güldüğünüz bir takım insanları bu yazıda sizinle paylaşmak istedim. Açık ve net
bir biçimde bu adamların (evet hepsi gerçek manada adamdır) ben de yerleri
ayrı. Çok gülüyorum efendim bunlara öyle böyle değil. Her birine ayrı ayrı
imreniyorum. Eğer bu yazıdaki adamları veya adamı tanımıyorsanız şiddetle
tanışmanızı öneriyorum emin olun pişman olunacak bir şey yok.
1) Mihail Zoşçenko
Rus mizahının önde gelen isimlerinden olan Zoşçenko hayatı
boyunca çeşit çeşit mesleklerde çalışmış en sonunda yazarlıkta karar kılmıştır.
Yazdığı hikayelerde gayet sade bir kullanması bu beyefendiyi daha da bir çekici
kılıyor. Normal Rus edebiyatında göreceğiniz affedersiniz kol gibi kitapları,
sayfalarca betimlemeler yok. Gayet basit ve bir o kadar da etkili
kullanıyor cümleleri.
Hikayeleri genel olarak Rusya’yı ve Rusya’daki yaşamı
anlatıyor. Ara ara Avrupa’ya da veriştirmeyi ihmal etmiyor. Çeşitli mesleklerde
bulunmasından dolayı hikayelerinde iş hayatından, işçilerden, geçimden,
patronlarından veya çevresinden bahseden bu beyefendi beni gayet
keyiflendiriyor.
Favori hikayelerim: Çarın çizmeleri ve Aristokrat kadın.
2) Woody Allen
Woody Allen tarzı diye bir şey var zaten en başında, öyle
çektiği filmler falan değil! Dağınık saç, kadife pantolon, kalın çerçeve gözlük
yahu çok başka çok! Aşmış gitmiş.
Daha çok filmlerinden tanıdığım bir NY beyefendisi. Filmlerinde
genelde absürt hikayelerden meydana gelen sonu son olmayan, sanki bitmeyen, bitmesin biraz daha dedirten abimiz. Hemen hemen her konu ile ilgili affetmeden
dalga geçebilen, eleştiren yanı Woody’i efsane kılıyor. Politika,
entelektüellik, inanç, ekonomi gibi konuları hiç affetmiyor direkt olarak
çakıyor.
Filmlerinin en sevdiğim yanı aşırı absürt olayları
izleyiciye aslında hiç absürt değil bak pekala ne kadar da mantıklı, neden
olmasın ki dedirtebiliyor olması. Herhalde bu kadar zayıf, çelimsiz ve
takıntılı başka birine hayran olunmaz olunamaz. İleride bir İstanbul filmi
bekliyoruz kendisinden.
3) Aziz Nesin
Yerli mizahın en önemli isimlerinde biri olan Aziz Nesin
beni ilk defa bir yazı ile kahkaha attırtan yazardır herhalde. Yerli olmasından
mı kaynaklanıyor bilmiyorum ama yazıları bizi anlatıyor. Yani bizi derken
direkt bizi değil bizim başımıza gelen olayları anlatıyor.
Hikayelerinde genel olarak Türk insanının yaptığı
çakallıktan bahseden Nesin adeta bizi bize anlatıp kim bu gerizekalı diye
sordurtuyor. Yazdığı hikayeler, değindiği konular ne anlatsak az bu beyefendiye.
Yalnız bir tek kötü eleştirim var. Kalemi bu kadar ustaca kulunlan bir yazar
neden sadece sanatıyla politikaya değinmek varken bunu açık seçik yapar
anlamıyorum doğrusu. Ama yinede beni gülmekten ağlatan adamdır. Hatta o kadar
ki bazı hikayeleri filmlere konu olmuş büyük yazar. Seviyoruz, sayıyoruz
kendisini.
4) Oğuz Aral
Oğuz Aral varken bana kimse Yiğit Özgür, Erdil Yaşaroğlu,
Selçuk Erdem, Özer Aydoğan falan demesin. Çünkü bu memlekete karikatürü
getiren, insanların karikatürü tanıtan adamdır kendisi.
Yaptığı mizah tam anlamıyla mizahtır. Yani çizerek bir
memleketin derdini memleket insanına anlatmak hele ki bunu belli etmeden sakin
sakin yavaş yavaş yapmak kolay olmasa gerek. Önceleri bir gazeteye ek olarak
çizmeye başlayan pek muhterem beyefendi daha sonra kurduğu GIRGIR dergisi ile
şaka değil tam 500.000 tiraja ulaşarak tüm dünyada en çok okunan 3. mizah dergisi
yapmıştır.
Oğuz Aral’ın karikatürü halka indirmek, halkla tanıştırmak
gayesi yine onun döneminde onun sayesinde gerçekleşmiştir. Avanak Avni kaç
senelik bir macera olmasına karşın bugün hala tanıyorsak ve gülüyorsak bu büyük
bir başarıdır.
Ayrıca Oğuz Aral bu günlerde de hala kullanılan amatör
günlerinin bulucusudur. Amatör günü ne midir? Hemen anlatayım. Amatör günü
dergilerin haftanın belli bir gün belirledikleri ve bu günde gelen genç, amatör
çizerlere yardım ettikleri gündür. Yani Leman, Lemanın içinden Penguen,
Penguenin içinden de Uykusuz’un kurulması bu sayede gerçekleşti. Netice Yiğit
Özgür de, Erdil Yaşaroğlu da, Behiç Pek de amatördü.
Avanak Avni’nin babası, GIRGIR’ın kurucu Oğuz Aral bana göre
yerli mizahın açık ara en iyisidir. Bu arada gereksiz taramalardan kaçınmaya
devam!
5) Thomas Cathcart & Daniel Klein
Hadi itiraf edelim ölüm en çok korktuğumuz bizim acı
gerçeğimiz. Hatta ondan o kadar çok korkuyoruz ki ölümü neredeyse hiç
düşünmüyoruz bile. Ölüm bu kadar korkutucu olmasına rağmen bu beyler ölümü bizlere
çok komik bir olaymış gibi anlatıyor anlatmaya devam ediyor.
Normalde ismini hatırlamadığım bir üniversitenin (Harvard
olabilir) felsefe hocaları olan bu beyefendiler ölüme kafayı takmış durumdalar.
Bu kadar korkunç bir olay karşısında istiflerini hiç bozmadan düşünce şekilleri
ile beni güldürebiliyorsalar vallahi helal olsun.
Thomas Cathcart ve Daniel Klein’i ‘Niçe Öldü Bir Hipopotam
Olarak Yeniden Doğdu’ adlı felsefespri kitabı ile tanıdım. Ölümden korktukları
için bu kadar irdelediklerini söyleseler de pek de korkmuşa benzemiyorlar. İşin
iyi tarafı kitabı okuduktan sonra sizde de bir rahatlama oluyor. Yani yolda
yürürken kafanıza bir ornitorenk düşeceği korkusu ortadan kalkıyor.
Zamanında bu ikilinin bir fıkrasını da paylaşmıştım diye
hatırlıyorum.
Bu beyefendileri anlatan tek söz sanırım “Azrail bile
ayağıma gelecekse sen neyin tribindesin” dir.
6) Simon Amstell
Hani elin yabancı memleketinde gördüğümüz çok hoşumuza giden
ama bizim memleketimizde olsa hemen dışlayacağımız, karalayacağımız,
kötüleyeceğimiz işler vardır ya hah bu beyefendi tam olarak bu işi yapıyor.
Aykırı olayları bize anlattığı dil ile dinletmeyi sağlayan
hatta hadi canım sende dediğimiz olayları düşündüren pek maharetli komedyen.
İşlediği konular bize aykırı olması gibi kendisi de aykırı
bir adamdır. Nasıl mı? Şöyle: Efendim en başında inançsızdır yani ateist daha
sonra homoseksüeldir daha da sonra ırkçıdır ama kendisi Yahudi olmasına karşın Yahudi
ırkçılığı yapmaktadır büyük ihtimalle bu dindar bir ailenin ateist oğlu olduğu
içindir.
Genelde basit, her gün tekrarlanan hayatından kesitler
anlatarak bunları topluma uydurarak güldürmeyi başarmıştır. Durum komedisi
yapıyor diyebiliriz kendisine. Tüm bunlar bir yana kendisi 30’lu yaşlarda
olmasına rağmen henüz yeni reşit olmuş gibi de görünmektedir.
Woody Allen’a benzettiğim tarafı ise hastalık hastası olmasıdır.
Yine Woody gibi çekilsiz olan Simon yaptığı ince (ama öyle sağda solda
gördüğünüz ‘haa inceyi gördün mü?’ tarzında değil hakikatten ince) esprilerle
kendisini sevdirmiştir fakat bizim (yani erkekler) için çok fazla sevmemekte
fayda var çünkü adam şey yani şeyy ay bana söyletmeyin lan fena oluyorum!
Şunu da söylemekte fayda var Simon Amstell beyefendisi BBC
televizyonun da yaptığı bir programda Britney Spears’ı sorduğu sorularla
ağlatmayı başarmıştır.
Evet benim en çok güldüğüm beyefendiler bunlar. Eğer siz ‘Hadi
be bunlara gülünür mü asıl şu adam var seninkileri döver!’ diyorsanız aşağıda
yorumlar bölümünde bizimle paylaşın! Az paylaşımcı olun be hep bana hep bana olmaz
söyleyin bizde gülelim. Umarım sizleri güldürebilecek birkaç kişi
tanıtabilmişimdir. Görüşmek üzere…
Sövgülerimle
Tavsiye videolar: http://www.youtube.com/watch?v=k5djel73Pdc
Favorilerim: http://www.youtube.com/watch?v=F8iYrG7gms8
Cem Yılmaz'ın bu listeye girememesi çok tuhaf ama yine de olmuş bu liste :D
YanıtlaSil